May 03

TÜRK DÜNYASINA; 3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

TÜRK DÜNYASINA; 3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

TÜRK’ÜZ, TÜRKÇÜYÜZ, TURANCIYIZ. 

Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu 5 Ağustos 1942’de TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:

“Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.”

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜNÜN TARİHİ: Irkçılık-Turancılık Davası, 7 Eylül 1944’te başlayan ve 29 Mart 1945’e kadar süren, Türk siyasetinde önde gelen 23 ismin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Türkçülük-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız -Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan “Ankara Nümayışı”nı anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçülük Günü (Bayramı) adını almıştır.

TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ SÖZLERİ
* “Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Türkün en önemli vasfı teşkilatçılığıdır.”

* “Türkçülük öyle şerefli bir bayraktır ki bu bayrağı vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.” (Mustafa Kemal Atatürk

* “Fikir, iman, ülkü aşkı… İnsanları güçlü yapan bunlardır.” Alparslan Türkeş)

* “Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.” Alparslan Türkeş

* “Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.” Alparslan Türkeş

* “Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.”

* “Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.”

* “Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.” Alparslan Türkeş

* “Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz…” (Alparslan Türkeş)

* “Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.”

* “Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.”

* “İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.”

* “Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.”

Alıntı: https://www.internethaber.com/3-mayis-onemi-3-mayista-ne-oldu-turkculuk-gunu-kutlama-sozleri-2099822h.htm

May 01

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN BAYRAMI

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN BAYRAMI

Öncelikle belirtmem gerekir ki emek kutsaldır. İslam’da hak olarak ifade edilmektedir. İşçinin alın teri kurumadan hakkının verilmelidir. Hak aynı zamanda Yaradan’ın adıdır.                                                                       Bütün işçi ve emekçilerin gününü tebrik ederim. Emeklerinin karşılığını almalarını dilerim.

Bu arada öyle zannediyorum bazı patronlar bizimde günümüz olsun diye düşünmüş olabilirler. Ancak dünyadaki bütün günler patronlarındır. Sadece 1 Mayıs İşçi ve Emekçilerin günüdür.

Onu da istenildiği gibi yaşatmıyorlar.

İşçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir.

İlk kez 1856’da Avustralya‘nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesinden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago‘da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil‘de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı. Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı‘na yol açtı. Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal‘de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik iş günü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (ÇinKuzey KoreVietnamLaosKübaVenezuelaNepalBolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs’ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.

Nis 29

MÜSLÜMAN MİNTANLI MOSSAD AJANLARI!

MÜSLÜMAN MİNTANLI MOSSAD AJANLARI!

Millî İstihbarat Teşkilatı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği ortak operasyonla, edindikleri bilgileri İsrail istihbarat servisi MOSSAD’a sattıkları belirlenen 7 kişi gözaltına alındı.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre şüphelilerden birinin, televizyonlarda sabah programlarına katılan, eski kamu personeli Hamza Turhan Ayberk olduğu ve MOSSAD’ın, Ayberk ile “Victoria” kod adlı ajanı aracılığıyla temasa geçtiği tespit edildi.

MİT, özel dedektiflik yaptığı belirtilen Ayberk’in para karşılığı MOSSAD’a bilgi sızdırdığını belirledi.

MOSSAD’a bilgi temin etmek için aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu kişilerden ekip kurduğu tespit edilen Ayberk’in, aldığı talimatlar üzerine Türkiye’deki Orta Doğulu kişi ve şirketler hakkında bilgi derlediği anlaşıldı.

Belgrad’da 2019’da, MOSSAD’dan eğitim aldığı öğrenilen Ayberk, ödemeleri de kripto para cinsinden aldı.

Bilgi sızdırmanın yanı sıra tehdit ve takip eylemlerinde de bulunan Ayberk’in, hedefindeki kişilerin araçlarına yerleştirdiği takip cihazıyla konumlarını anlık olarak MOSSAD’a aktardığı, bu kişileri taciz ve tehdit ettiği öğrenildi.

***

Emekli gazi emniyet müdürü Fatih Eryılmaz, konuyla ilgili paylaşımında “Gözaltına alınanlardan biri emekli emniyet müdürü. Şahsın geçmişine baktığımızda İsrail karşıtı ve Filistin’deki zulmü telin eden paylaşımlarını görüyoruz. Yıllardan beri anlatmak için kendimizi parçaladığımız konu bu değil mi? Daha yüzyıl evvel sözde din kisvesi altında senin ülkeni elinden almaya çalışan Haçlılara asker olmadılar mı?”

Kazım Karabekir Paşa, Müslüman görünüp, Türk Milleti aleyhine düşmana casusluk yapanlar için “Öyle puslu ki hava, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor” demişti.

Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir de babasının “Yanlış bilgi felaketin kaynağıdır” sözü üzerinde durmaktadır.

Çünkü yanlış bilgiler, bugün de Türk Milleti için felaket kaynağıdır…

“Türk”ün karşısına “İslâm”ı çıkaranlar için Prof. Dr. Erol Güngör, “Milliyet farklarını hesaba almayan bir İslâm düşüncesi kaynağını başka sebeplerden almış demektir. Böyle bir İslâmcılık tasarlayanlar, milliyetçilere karşı dolaylı bir etnik hareket içindedirler. Bunların maksadı İslâm birliği sağlamaktan ziyade, yaşadıkları ülkedeki milliyetçi politikayı nötralize etmektir. Bu azınlıklar, ayrılıkçı bir politikayı takip gücünü buldukları takdirde kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açmaktan geri kalmayacaklardır. Böyle bir güce erişemedikleri müddetçe İslâm davasının şampiyonu olarak görünürler.” demişti.

***

Gazze davasının, Suriye davasının hatta İslam davasının şampiyonu gibi görünen siyasi hareket, Türkiye ekonomisini çökertirken, ülkenin nüfus yapısını da değiştiriyor ve bunu da ensarın muhacire sahip çıkması gibi gösteriyor ya işte İsrail’in emelleri için çalışmak tam da budur.

Suriye’nin kuzeyinin boşaltılması, boşalan topraklarda ABD-İsrail iş birliğiyle 100 bin kişilik bir ordu kurulması ve Türk Ordusu’na sınırdan itibaren 30 kilometreye kadar operasyon izni verilmesi, daha güneyde şimdilik bir PKK devletinin kurulması, ensar-muhacir edebiyatı sayesinde mümkün olabilmiştir!

Bu devletçiğin kurulduğu yer, “Nil’den Fırat’a kadar” diye Tevrat’ta vaat edilen ve Büyük İsrail projesi içinde “Orta İsrail” olarak kabul edilen toprakların bir kısmıdır.

Türkiye’nin Güneydoğusunu ise “Kuzey İsrail” saymaktadırlar!

***

İşte Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Kilis, Manisa, Şanlıurfa ve Van’da tam da bu amaçla “Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Dayanıklılık Planı” adı altında AB ve Japonya parasıyla Suriyelileri yerleştirme projesi uyguluyor; sözde İslamcı iktidar da yalanlama yayınlıyor!

Hani Suriyeliler “geçici koruma statüsü”ndeydi; mülteciliğe ne zaman terfi ettiler?

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/musluman-mintanli-mossad-ajani-772118h.htm

Nis 27

SEÇİMLER

SEÇİMLER

Bir gezi sırasında partililerden biri Erdal İnönü’yü kucaklayıp; Başkanım çok yaşa diye bağırırken bir taraftan da sırtını yumrukluyordu. Bunun uzaması karşısında daha fazla dayanamayan İnönü vatandaşa dönerek:

Sağ ol, diyorsun ama böyle vurursan zor yaşarım.

Trafik aracı yol açarken seçim otobüsü büyük bir hızla ileri atılır. Bir gazeteci çevredekileri işaret ederek Erdal İnönü’ye “Her hâlde iktidara geleceğinizi anladılar. Ondan ilgi gösteriyorlar.” deyince İnönü:

Geleceğiz ama böyle palas pandıras değil. Kaza çıkacak!

Nis 25

TSK’NIN STRATEJİK KURUMUNDA İŞE ALINAN ARAPLAR!

TSK’NIN STRATEJİK KURUMUNDA İŞE ALINAN ARAPLAR!

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın büyük hissedarı olduğu TUSAŞ’a (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii) bağlı olan ve Türk Hava Kuvvetleri’ne uçak motoru üretme misyonu bulunan TEI’de işe alınan Araplar olduğunu söylesem ne dersiniz?

Bana soracak olursanız, “TEI’de üniversite sınavında derece yapmış ODTÜ-İTÜ mezunu mühendisler işten çıkarılırken, istifaya zorlanırken ‘Bu nasıl iş’ derim!…”
Hatta devam eder, “Arap ya da başka uyruktan bir yabancının uçak motoru yapmakla görevli askeri sanayimizin en stratejik kurumlarından birinde ne işi var” diye sorarım…

Sorarım, çünkü ülkeye “ümmet” diye doldurduklarınız MOSSAD ajanı çıktı!
Sorarım, çünkü iktidara arkasını yaslanıp insan hakları aktivisti pozları vererek Türkiye’de Arap milliyetçiliği yapmasına izin verilen ismin Fransız istihbaratına çalıştığı ortaya çıktı…
Sorarım, çünkü TEI’ye tarikat kadrosundan alınan ve turboşaft motor geliştirme programındaki bilgileri dışarı sızdırırken yakalanan şahıs gibi, Suriyeli MOSSAD ajanları gibi o Arapların da aynı şeyleri yapmayacağının garantisi var mı?

Mesela onlardan biri, Lina Abbas. Hangi özelliğinden dolayı TEI’de çalışıyor?
Daha ilginci, TEI’de işe alınan Araplardan olan Bassam adındaki şahıs, hangi üstün özelliğinden dolayı TEI’nin kozmik odası AR-GE’de çalışıyor?
Mühendislerin dört katı maaş alacak, lüks araç ve villa tahsis edilecek kadar kendisini kıymetli kılan ne?

Kendi ülkesinin milli kuruluşundan sırf tarikatçı olmadıkları için kovulan, istifaya zorlanan ve çoğu yurt dışına gitmek zorunda kalan ODTÜ-İTÜ mezunu yerli ve milli beyinlerde bulamayıp bu iki isimde ne buldunuz?

TEI yönetimi, havacılık ve uçak motoru alanında önemli işler yapmış bir Türk mühendise iş görüşmesinde, motoru yapsın ama iş bilmez cemaatçilerin yerine geçmesin diye “5 yıl kıdem ilerlememe ve görevde yükselmeme” şartı getirirken, neden Bassam’in ayaklarının altına dünyalar seriyor?
Tarikat-cemaat kadrosunun ardından TEI’de ve Türk savunma sanayinin diğer kurumlarında şimdi de ümmet kadrosu mu açıldı?
Türk ülkesinden sonra istilanın sırası Türk Devleti’nin kurumlarına mı geldi?

Sahi!!! Bassam ve diğer Arap çalışanlar, TEI’de görev alabilmek için gerekli olan MİT ve Emniyet soruşturmasından geçtiler mi?
TEI’de NATO’nun uçaklarının da bakımının yapıldığı için işe girmeden önce gerekli olan NATO Güvenlik Belgesini aldılar mı?

Ne garip işler değil mi?
İlahi ben! Sorduğum sorulara bak…
Evrakta sahtecilikten kesinlenmiş hapis cezası olanların tarikat ağı sayesinde girip üst düzey yönetici olabildiği TEI’ye bu haldeyken ajan mı giremeyecek? Ben de bir âlemim doğrusu…

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tsknin-stratejik-kurumunda-ise-alinan-araplar-770056h.htm

Nis 23

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ, DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF EDİLEMEZ İLK ÜÇ MADDESİ

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ, DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF EDİLEMEZ İLK ÜÇ MADDESİ

GENEL ESASLAR
I. Devletin şekli
MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez

Nis 21

KAN GRUBUNA GÖRE HUYLAR

KAN GRUBUNA GÖRE HUYLAR

Japon Profesör Tokeji Furukawa’ya göre ise her kan grubu, bireylerin özelliklerini etkilediği bildirildi.

Kan gruplarına göre kişilik özellikleri şöyle sıralanabilir:

A Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar zeki, yaratıcı ve işbirliğine yatkın oluyorlar. Çevrelerindeki olaylara duyarlı ve uyumlu davranıyorlar. Ancak bazen gergin ve inatçı olabiliyorlar. Japonya’da bu kan grubu en yaygın olanıdır.

0 Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar cesur, güvenilir, kararlı ve sezgisel oluyorlar. Grup halinde çalışmaktan ve liderlik etmekten hoşlanıyorlar. Ancak bazen bencil ve dengesiz olabiliyorlar.

AB Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar uyumlu, sıcakkanlı ve akıllı oluyorlar. Farklı durumlara kolayca adapte olabiliyorlar. Ancak bazen kararsız, eleştirel ve unutkan olabiliyorlar.

B Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar tutkulu, empatik ve kararlı oluyorlar. Kendi yöntemlerini geliştirip uygulamaktan hoşlanıyorlar. Ancak bazen bencil, düzensiz ve çatışmacı olabiliyorlar.

Kan grupları ayrıca sağlığınızı da etkiliyor. A kan grubu olanlar mide kanseri ve kalp hastalıklarına daha yatkın olurken, B kan grubu olanlar kalp hastalıkları ve yumurtalık kanserine daha yatkın oluyor.

Bu nedenle kan grubunuzu bilmek ve sağlığınıza dikkat etmek önemlidir.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kan-grubuna-gore-huylar-belli-oldu-japon-profesorun-arastirmasi-herkesi-sasirtti-770120h.htm

Nis 19

İYİ PARTİLİLERE

İYİ PARTİLİLERE

“Dostlar;

Genel Başkanımızın çağrısı ile partimiz olağanüstü kongreye gidiyor.

Kurucusu olmaktan onur duyduğum partimin kurultayında büyük ihtimal divan başkanı olacağım.

Koray Aydın abim.

Müsavat Dervişoğlu dostum

Günaz Kodaz arkadaşım

Tolga Akalın ise kardeşimdir.

Delege arkadaşlardan vicdanlarının sesini dinleyerek partimizi bir adım daha ileri hangisi getirecekse ona oy vermelerini rica ediyorum.

Ben Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ile yol yürüdüm.

Bugüne kadar şahsıma güven duyarak verdiği görevler için teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.

‘Hür ve Müstakil’ adı verilen bana göre ise 3. yolumuzun savunucularının başında geliyorum.

Günlerdir izliyorum herkes suçlu arıyor.

Doğrudur;

Merhum Demirel’in dediği gibi ‘Mağlubiyet Yetimdir’

Ama ben her türlü yanlışlarımıza, hatalı tercihlerimize ve iki yumruğun arasına sıkışmamıza rağmen alınan %4.60 oyu başarısızlık kabul etmiyorum.

Özellikle Ankara, İstanbul ve Iğdır’da aday çıkarmasa idik bu sonuçlar çok daha farklı olabilirdi.

Başaramadık.

Burada suçlu aramak yerine sorumluk almaktır önemli olan.

Sayın Genel Başkanımız bu sorumluluğu almıştır.

Bize düşen görevde o sorumluluğu paylaşmaktır.

Öncelikle;

Bizlerde divan üyeleri olarak partimizi sağ salim kurultaya götürmekle mükellefiz.

Öyle sosyal medyadan kimse bize akıl vermesin.

Kimse de partimize elbise dikmesin.

Bende şahsım olarak nasipse son görevimi yapacağım.

Bundan sonra ise partimin sade bir üyesi olarak kalmak istiyorum.

Aday adayı arkadaşlarımdan beni GİK listelerine yazmamalarını rica ediyorum.(Gik: Genel İdare Kurulu)

Ben kurultayların çözüm üretme yeri ayrıca hesaplaşma değil helalleşme yeri olduğuna inananlardanım.

Biz;

Bu yola çıkarken sırtımızdaki heybenin iki gözünün birinde ‘asalet’ diğerinde ‘ikrar’ vardı.

Bu dönem dinlemek ve yeni bir kitap daha yazmak istiyorum.

Tüm aday adayı arkadaşlara başarılar diliyorum.

Görevimiz boyunca bize hakkı geçen partimin tüm mensuplarından helallik istiyorum.

Ben ise tüm partililerimize şayet bir hakkım geçmişse helal olsun diyor, bu arada birilerinin kalbini kırdıysam da özür diliyorum.

Kalın sağlıcakla.”

* * *

Alıntı: Şükrü Kuleyin

Nis 17

ON MİLYON YABANCI

ON MİLYON YABANCI

Ülkemizde nüfusumuzun aşağı yukarı % 10’u kadar yabancı bulunmaktadır. Suriyeli, Afgan, Afrikalı vb.

Beş on yıl gibi kısa bir zaman içinde böyle bir nüfus yüklemesini hiçbir ülke kaldıramaz. Dilleri dilinize, kültürleri kültürünüze, yaşayışları yaşayışınıza benzemeyen % 10’luk bir nüfus yüklemesi.

Buna yol açan kim olursa olsun büyük bir vebal taşımaktadır. Yol açanlar, yol açanlara yardımcı olanlar, hatta muhalefette olup da yeteri kadar ses çıkarmayanlar… Hepsi de vebal altındadır.

Türkiye’nin son on yıllardaki en önemli sorunu da budur. Böyle bir vasatta her türlü pislik, çirkinlik ortaya çıkabilir. Her türlü yasa dışı örgüt çıkabilir. Nitekim çıkmaktadır da.

Daha büyük tehlike ise geleceğe matuftur. Bu kadar çok yabancı, ülkenin Türk olan demografik yapısını değiştirebilir. Alpaslan, Fatih, Atatürk başta olmak üzere atalarımızın bize Türk olarak emanet bıraktığı vatan toprakları Türk olmaktan çıkabilir. Her şeye rağmen demokrasiyi sindirmiş olan halkımızın içinde antidemokratik yapılanmalara yol açabilir. Laik hayat tarzını benimsemiş olan halkımızın içinde şeriatçı yapılanmalar artabilir.

Yoksa… Yoksa bu işi başımıza saranların niyetleri de bu mudur? Eğer öyleyse onların veballeri kat kat artmaktadır. “Vebal” kullanabileceğim en yumuşak kelimedir; okuyucular “vebal” yerine daha ağır olumsuz özellikleri de düşünebilirler.

Bu işi başımıza saranlar kim ise, kimler ise daha fazla gecikmeden bunun çaresini bulmalıdırlar.

Bu işi başımıza saranlar kim ise, kimler ise onlarla müttefik olanlar da aynı derecede sorumludurlar; müttefiklerini uyarmalı, gerekirse ittifaklarına son vermelidirler. Sadece bu tehlike bile ittifakı bozmak için yeterlidir. Aksi takdirde müttefikler de vebalden kurtulamazlar. Adlarında hangi sıfat bulunursa bulunsun, geçmişlerinde hangi mücadele olursa olsun vebalden kurtulamazlar.

Nihayet muhalefette olanlar… Görmüyor musunuz, memleket elden gidiyor; memleket Türk olmaktan çıkıyor, memleket laik ve demokrat olmaktan uzaklaşıyor. O hâlde sesinizi çok daha gür ve güçlü çıkarmalısınız. Ses çıkarmak yetmez, her türlü demokratik eyleme başvurmalısınız; sokakları, caddeleri, meydanları inletmelisiniz. Uran (slogan) bellidir: Türkiye Türk’tür, Türk kalacaktır.

Hiç kimse “ırkçılık, faşizm” diye yekinmeye, sesini yükseltmeye kalkmasın. TC anayasasına göre Türkiye Türk’tür. 66. maddeye göre “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Anayasanın girişine göre TC anayasası “TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur.

Öyleyse “Türkiye Türk’tür, Türk kalacaktır.” diye ayağa kalkmak, sorumluları uyarmak, bunun için demokratik yollarla meydanları inletmek her Türk’ün hakkı, hatta görevidir.

Ne ırkçılığı, ne faşizmi? Göz göre göre memleket elden gidiyor. Böyle bir tehlike karşısında uyarı görevimizi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?

Alıntı: Ahmet B. Ercilasun

Nis 15

BİR BAKAN     

BİR BAKAN        

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet : 
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :  
-Pazar günü saat 10’da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim. 
Pazar sabahı saat 10’da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. 
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu : 
-Bakan yüzme bilmiyor!

Eski yazılar «